Bugün günlerden, Bir Çıralı güzellemesİ mİ desem, tatİl anlatısı mı deseem :)



Bu sene tatil programı yaparken bir baktık ki babanın ders programından dolayı elimizde küçücük bir zaman kalmış. Üstüne bizim bölümde de sene başı sınavını öne çekip Ağustosa almasınlar mı? "Risksiz tatil gerektirir" denilen alana girdik anlamına geliyor bu :)

Toplam 5 gün.
Aslında daha uzayabilirdi çünkü bayram demek tatil demekti. De bizim için o öyle değil. Bayramlarda tatilde olmayı hiçbir zaman tercih etmedim. Tuğrul da benim gibi olunca çok mecbur değilsek, bayramları İstanbul'da ailelerimizle geçirmeyi seviyoruz.

26 Ağustos çıkış ve arefe günü dönüş şeklinde planladık tatili. 
Madem risksiz tatil dedik o zaman tek adresimiz var bizim. Çıralı. 
Nasıl doğru bir tercihmiş yarabbim...

Şimal'in Çıralı ile tanışma zamanı gelmiş (de geçiyormuş diyemeyeceğim, çünkü biraz yoruldu maymun:) Bu seyahat öncekilerden cesaret alarak  planladığımız bir seyahat oldu aslında.
Geçen sene Şimal 5 yaşındayken çıktığımız Likya turunda, her gün ayrı bir tekne turu yapmış olmasaydı, sabaha karşı 3te uyanıp hiç sorunsuz önce servisle Sabiha Gökçen'e sonra ordan uçakla Dalaman'a gidip, sonra Gökova körfezine tekne ile açılıp, kalacağımız otele akşam 8de girmiş ve gıkı çıkmamış olmasaydı  buna cesaret edemezdik.

Zira Çıralıcığım iyidir hoştur ama alışık olmayanı çarpar :)

Birkaç ipucu vereceğim yazının ilerleyen bölümlerinde ama önce "Nasıl doğru bir tercihmiş yarabbim'i biraz açıklamak istiyorum.
Bugün Cumhuriyet gazetesinde bir yazı okudum. Linkini buraya koyuyorum,  tık tık  :) 

Benim için yazının tamamı önemli ama buraya almamın esas sebebi olan kısımları da aşağıya ekliyorum: 

"Demek ki başka nedenleri var Türkiye’den insanların akın akın Yunanistan’a gitmesinde. 
Var tabii. Özetleyeyim: Estetik, özgürlük, yerellik. 
Sahillerini betonarme bir perdeye döndüren, ‘eski’ ve ‘yerel’ namına her şeyi yok etmek için çabalayan bizler, Yunanistan’a gittiğimizde o şirin adalara, o daracık sokaklara, o taş evlerin güzelliğine baka baka doyamıyoruz. Ölçek, ufak. İnsani. Devasa oteller, Dubai hayranlığıyla inşa edilen o kitch, görgüsüz yerler yok. Plastik sandalye bile yok. Mekânlar sahici ve çoğunlukla yerel. Üç tahta sandalye, sade bir kâğıt örtü. Birçok lokanta ve otel, hâlâ aile işletmesi. 
Ve bu durum, insanın ruhunu dinlendiriyor. 
Bizim ülkemiz de daha düne kadar öyleydi. Ancak el birliğiyle yereli de, tarihi de yok ettik.
Yolunuz düşerse Kaş’ın son halini görün. O mücevher kutusu gibi güzelim kasaba, dağ-taş yüksek apartmanların olduğu bir turist kapanına dönüşmüş. Ne kıyı kalmış, ne kasaba. Oysa tam karşıdaki Meis adası, hâlâ bir mücevher kutusu; inci gibi dizilmiş rengârenk taş evler ve sakin bir liman kasabası. Siz olsanız hangisine gidersiniz? 
Bir de özgürlük hissi var ki, turizm açısından hayati."

   


"Ölçek ufak. İnsani..."
Bu ne kadar önemli değil mi? 

Çıralı'da bunun fazlası var. .Üzerinize doğru büyüyen binalar olmadığı gibi, insan yapımı pek az şey var görüntüde..Onlarda da ölçek ufak, insani:)
Orada büyük hatta devasa yer kaplayan şey doğa.. Kocamaaan bir sahil...
Sağınıza bakıyorsunuz bir tepe... Sola bakıyorsunuz bir dağ...
Önünüz uçsuz bucaksız deniz ve arkanıza bakıyorsunuz ağaçlar, yeşillikler...O ağaçların arkasına gizlenmiş pansiyonlar moteller. Göz alabildiğine bir alanda görebildiğiniz en fazla insan yapımı şey, toprak zeminin üzerine atılmış sandalyeleriyle bir kaç sahil lokantası..
Onların da ışıkları gece olduğunda pek bir loş...


Not: Bu genel manzaranın göründüğü iki fotoğrafı ben çekmedim. Ama Olympos tarafında bir tırmanış yaparsanız size de kumsalı fotoğraflayabilirsiniz :)



Bu devasa alan caretta carettaların yumurtalama alanı...Öncelikle onlara ait...
Bu yüzden müziğin sesi bile ancak hafifçe duyulacak dozda ayarlanmış.. Öyle gerilerden geliyor..

Özellikle geceleri kumsal müthiştir ..Bundan ileride bahsedeceğim.  

 Çıralı'ya ilk kez 1996 senesinde gitmiştim ve o gidişimizde Tuba, Süreyya ve ben Yavuz Pansiyon'da kalmıştık.
                  Ondan sonraki gidişlerimde başka yerleri de denedim ve hepsinden de mutlu ayrıldım . 
Ama bu gidişlerin %2sinde başka yerleri tercih etmişsem %8inde hep Yavuz Pansiyon'u tercih ettim.                                                           Yavuz Pansiyon'dan ve işletmecileri , 
benim çok kıymetlilerim Münevver Hanım ve Ahmet Bey'den başka bloglarda bahsedilmiş sizi                                                                   hemen oralara yönlendiriyorum :) 

                                                                    tık tık   ve   tık tık  






Bizim bir Çıralı ritüelimiz var. 
Tuğrul'la her gittiğimizde bunu mutlaka yapıyoruz. 
Saat kaç olursa olsun bavullarımızı Ahmet Bey'e teslim ettikten sonra daha odamızı görmeden önce köy kahvesine gidiyor, oturup kendimize bir menemen ve bitki çaylarından söylüyoruz. Ve Çıralı'ya bakıp, "Hiç değişmemişsin şeker:) " diye kumsalla selamlaşıyoruz. 
Bu sefer aynı şeyi Şimaliko ile yaptık :) 


Çıralı'ya merhaba dedik :) 







Woooow...Biz odada yerleşirken birileri bahçenin tadını çıkartmaya başlamış bile :)) 



Vallahi tabii ki yazacağım ama Çıralı'da bir şey yok yazacak aslında:)  
Ben daha önce gitmemiş arkadaşlarıma da anlatırken hep zorlanırım. 

"Çıralıya gidersin ve orayı yaşarsın. Denize girersin kitap okursun, oranın halkıyla sohbet edersin ve bitti derim :)" 

Odalarımızda televizyon da yoktur. 

Hani şööyle akşam üstü elime bir dondurmamı alıp çarşısında da bir dolaşmak isterim dersen,
var :)  
Ama biz çarşı tarafına Çıralı'da çok uzun kaldığımız yıllar dışında pek geçmeyiz. 
Bu sefer de döneceğimiz gün sabah kahvaltı öncesi , 
dükkanların henüz açılmamış olduğu bir saatte 
anne kız ikimiz kısacık bir yürüdük o tarafa sadece ...

Aşağıdaki fotoğraflar o sabahtan, "Çarşı güzergahından" :) 
  




Horoz sesleriyle çarşıya vardık. Henüz saat 7:30 :) 


***********

Çıralı'da hep yaptığımız vazgeçilmez üç bilemedin dört maddemiz var. Onların hepsini yaptık.  
Sadece kalacağımız gün sayısı da kısıtlı olunca haliyle istediğim kadar serim serim serilemedik bu sefer.  

Bizim vageçilmez maddelerimiz :
1. Mutlaka ve mutlaka  bir akşam hava kararırken Çıralı'nın en ucunda yer alan fıstık çamlarına yürünecek, yürürüz :)







2. Adalı'yla tekne turuna çıkılacak, çıkarız :) 
(Başka tekne olmaz :) 


Remziye Abla bizi karşıladı ve Şimal'i hemen kolunun altına aldı :) 

Henüz Çıralı'ya tek başıma gittiğim yıllar...
 Hergün Adalı'nın teknesiyle çıkardım. Cıstak müzik  istiyorsanız oğlu Evren'in teknesine buyrunuz :) Adalı sessiz bir teknedir... Ben açardım kitabımı tekne giderken okurdum ..Dururdu denize atlardım :) 5 gün üst üste gittiğim olurdu...Ama gidilmeyecek gibi mi? Şu denize, koyların güzellğine de bir bakar mısınız şimdi :)  
























Hemmmen Adalı'nın telefon numarasını ekliyorum buraya : 0532 494 69 90
Olur ya yolunuz Çıralı'ya düşerse , bütün gün tekneyle gezmek ve öğlen o nefis yemeklerinden yemek isterseniz bir gece öncesinden arayın, yerinizi ayırtın. Sabah 10da tekne Çıralı sahilinde sizi bekliyor olacaktır. Bu arada teknede yemeklerin hepsini Remziye Abla yapıyor..Balık çupra. İçinde defne yapraklarıyla pişmiş..Salatasına koyduğu fesleğen yaprakları kendi bahçelerinden..Tadı anlatılır gibi değil...



Adalı tekneyi Ceneviz koyuna yaklaştırıyor ..



Denize misinalar sallanmışsa, ve çayla pötibör bisküviler ortaya çıkmışsa
dönüş yoluna geçilmiş demektir :)



Remziye Abla ile Adalı'nın en küçük kızı , Nuray . 
Şimal kadarken , kayaların tepesinden denize bir atlardı bu Amazon :)  






Burnu döndük mü Çıralıdayız. Kayanın arkasındaki koy, Çıralı. 


Bu sene limana girerken ööyle bir sürpriz yaptı ki Adalı:) Söylemeyecektim ama haydi dayanamadım. O hiç müzik açılmayan teknede tam kumsala yaklaşırken, sahili selamlarcasına
İzmir Marşı çalmaya başlasın mı :))
Haluk Levent'in söylediği :)
İzmir Marşı'yla demir attık Çıralı açıklarına...
Sonra vedalaştık ve kayığı ile bize sahile bıraktı Adalı.
Ve yeniden İzmir Marşı'nı çalarak tekne uzaklaştı :)

En unutulmaz Çıralı tatillerinden biri oldu 2017 yılında yaşadığımız diye not düşüyorum ❤

Ya şu aşağıdaki güzelliğe ne dersiniz?
Burası T.C M.E.B Çıralı - Ulupınar ilköğretim okulu.
Vallahi billahi köyün ilkokulu bu....
Bir seferinde Eylül ortasında okullar açıldığında Çıralı'daydım.. Ben denize , köyün çocukları ellerinde çantalarıyla okula... Öğlende ders bitiyor, onlar da denize 😂 Akşam hava kararırken o tarafa yürüdük...Aklımda kaldığından da güzel buldum bu pembecik ilkokulu. Yine mutlu oldum❤❤



    Devamı gelecek postta :) 

Yorumlar